Gençlerde Bel Fıtığı Artıyor! Günümüzde uzun saatler boyunca telefon, tablet veya bilgisayar başında hareketsiz vakit geçirmek, sporda yanlış tekniklerle ağırlık kaldırmak ve fazla kilo gibi nedenler, bel sağlığını ciddi şekilde tehdit ediyor. Bu faktörler, omurlar arasındaki disklerin kaymasına veya yırtılmasına neden olarak sinirlere baskı yapıyor ve bel fıtığına yol açıyor.
Bel fıtığı, bel ağrısı, bacaklara yayılan ağrı, uyuşukluk ve kas zayıflığı gibi şikayetlerle kişinin günlük yaşamını olumsuz etkileyebiliyor. Uzmanlar, özellikle 30-50 yaş aralığında sık görülen bel fıtığının, son yıllarda gençlerde de hızla arttığını vurguluyor.
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Ferda Özdemir, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2022 verilerine dikkat çekerek, “15 yaş ve üzeri bireylerde bel bölgesi sorunları görülme oranı yüzde 29,7 olarak tespit edilmiş. Ülkemizde 15-49 yaş aralığındaki kadınlar arasında yapılan bir çalışmada ise bel ağrısı yaşayanların yüzde 67,5’ine bel fıtığı teşhisi konulmuş” bilgisini veriyor.
Bel fıtığının gençlerde yaygınlaşmasının temel nedenlerinden birinin hareketsizlik olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Özdemir, “Tablet, telefon ve bilgisayar karşısında uzun süre oturmak, yanlış duruş alışkanlıkları ve kambur pozisyon omurgaya ciddi baskı yapıyor” diyor.
Ayrıca, gençler arasında yaygınlaşan ağırlık kaldırma sporlarının da risk oluşturduğunu belirten Prof. Dr. Özdemir, “Yanlış teknikle yapılan egzersizler, omurga sağlığını olumsuz etkiliyor. Bu nedenle egzersiz öncesi mutlaka ısınma yapılmalı ve doğru teknikler konusunda uzman desteği alınmalı” şeklinde uyarıyor. Obezite, stres ve sigara kullanımı da bel fıtığını tetikleyen diğer önemli faktörler arasında yer alıyor.
Omurlar arasındaki disklerin ani ya da aşırı zorlanma sonucu zarar görmesiyle birlikte fıtık oluşabiliyor. Bu durumda sinirlere baskı oluşarak çeşitli belirtiler gelişiyor. Prof. Dr. Özdemir, “Ani hareket sonrası başlayan bel ağrısı, öksürme veya hapşırma ile artan ve bacağa yayılan ağrılar, uyuşma, güçsüzlük gibi şikayetler bel fıtığının habercisi olabilir” diyor.
Toplumda yaygın inanışın aksine, bel fıtığı vakalarının yalnızca yüzde 5-10’unda cerrahi tedaviye ihtiyaç duyuluyor. Prof. Dr. Özdemir, “Sinir hasarı olmayan durumların büyük bir kısmı ilaç tedavisi, fizik tedavi ve egzersizle kontrol altına alınabiliyor. Düzenli egzersiz, doğru duruş, kilo kontrolü ve omurga dostu yaşam alışkanlıkları, hem tedavide hem de koruyucu önlem olarak çok önemli” ifadelerini kullanıyor.