Yaz aylarının sıcak günlerinde, vücudumuzun su ihtiyacını doğru şekilde karşılamak sağlığımız açısından son derece önemlidir. Bu konuda önemli bir uyarıda bulunan Trakya Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı ve Organ Nakli Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Sedat Üstündağ, kafeinli içeceklerin sıvı ihtiyacını karşılamak için uygun olmadığı konusunda vatandaşları uyararak, “Kahve vücutta sıvı eksikliğine yol açabilir” dedi.
Prof. Dr. Üstündağ, su içmenin önemine değinerek vücudun su ihtiyacının mevsimlere göre değiştiğine dikkat çekti. Sıcaklık, terleme ve buharlaşmanın su ihtiyacını belirleyen faktörler olduğunu belirten Üstündağ, hastalarından bir günlük idrar ölçümlerini 2 litre olarak toplamalarını ve muayeneye gelmelerini önerdi. Bu sayede su tüketimi nin düzenli bir şekilde takip edilebileceğini vurguladı.
Erkeklerin günde 2 buçuk litre, kadınların ise 2 litre civarında su almalarının yeterli sıvıyı almış olmaları anlamına geleceğini söyleyen Prof. Dr. Üstündağ, “Bu sadece suyu kapsayan bir değerlendirme değildir. Bütün içecekleri kapsayan bir değerlendirmedir. Ancak burada önemli bir nokta içeceklerin içerisindeki solut miktarıdır. Su dışındaki sıvılarla örneğin meyve suyundan alacağımız sıvı su kadar değerli bir sıvı değildir. Suyun içerisindeki ek maddeler arttıkça sıvı eksikliğini giderme kabiliyeti o kadar azalmış olur” dedi.
Kahvenin vücutta sıvı ve böbreklerden serbest su kaybını arttırabilen ve dolayısıyla sıvı eksikliğine yol açabilen bir içecek olduğunu söyleyen Prof. Dr. Üstündağ, “Dolayısıyla kahve öncesinde ve sonrasında sıvı tüketmek kahvenin bu etkisini azaltabilir. Vücudun susuz kalmasını engelleyebilir.
Yine içerdiği kafein nedeniyle belirli miktarlar aşıldığı zaman özellikle yaşlı bireylerde, hipertansiyonu olan bireylerde kan basıncında tehlikeli yükselmelere yol açabilir. Sağlıklı bireylerde dahi 300 miligramın bir günde aşılmamasını tavsiye ediyoruz. Yani sıvı eksikliğini kahve ile gidermek çok doğru bir yol olmayacaktır” ifadelerine yer verdi.
Prof. Dr. Üstündağ, “Sağlıklı bireylerde 300 miligrama kadar izin veriyoruz dedik ama mesela bir bardak çay içtiğimizde 60 miligram kadar kafein almış oluyoruz. Bir fincan Türk kahvesinde kafein miktarı çok daha fazla oluyor. O miktarın geçilmemesini öneriyoruz” diye konuştu.
Çay içmenin da bazı sakıncaları olduğuna değinen Prof. Dr. Üstündağ, “Çayın içerisindeki madde bronşları genişletme, idrar kan akımını arttırma niteliği olan bir madde. Onun da iki sakıncası var. Biri çay ne kadar sıcak içilirse yemek borusu lezyonları mideyle ilgili rahatsızlıklar o kadar fazla oluyor. Çayın metal çubukla karıştırılması sıcaklığını düşürdüğü için yemek borusu lezyonlarının oluşumunu azaltıyordu.
Bu anlamda çayı da çok sıcak içmemek lazım. Koyu çay İçerdiği tanin içeriği nedeniyle demire bağlayabilir. Özellikle kahvaltıda ve ya yemeklerle beraber çay içildiği zaman demirin emilimini engelleyebilir. Bu da demir eksikliği anemisi oluşumunu kolaylaştırabilir. Açık, limonlu ve en iyisi mi şekersiz çay, bir içecek olarak kahveye tercih edilebilir” şeklinde açıklamada bulundu.
Sonuç olarak, hastanın hangi grup hasta olduğunun hekim tarafından ortaya konulması ve bunun dikkate alınarak bir su programı oluşturulması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Üstündağ, Bireysel bazda bir su programı oluşturması gerektiğini ve aksi takdirde özellikle böbrek hastalığının ilerleme safhalarında su eksikliği ya da su fazlalığı insan yaşamını tehlikeye sokabileceğini ifade etti. Özlem Ceylan (İHA)